29 Aralık 2015 Salı

Denizlerimizdeki Balıkların Zoocoğrafik Kökenleri

Denizlerimizdeki Balıkların Zoocoğrafik Kökenleri

Denizlerimizdeki Göçmen Balıkların Zoocoğrafik Kökenleri

Şahsım da dahil olmak üzere, balıklar ile ilgili çeşitli araştırmalara birkaç kez merak salan kişiler de olsak, yıllarca türler ile ilgili olarak yoğun kafa da yorsak sık sık görürüz ve duyarız

Atlanto-Mediterranean (Atlantik-Akdeniz), Indo-Pacific (İndo-Pasifik), Lessepsian Migration (Kızıldeniz Lesepsiyen Göçmeni)
 "Atlantik-Akdeniz Göçmeni", " Hint-Pasifik Kökenli" veya "Kızıldeniz Göçmeni (Lesepsiyen Göçmen)" kavramlarını ve ayrıca bu kavramların karmaşası içerisinde bulabiliriz kendimizi. İşte bu sebeple konunun önemini ve bloğumuzun gereğini yerine getirerek bu karmaşıklığın çözülmesine ışık tutacağız.

Bu anlam karmaşasını çözmek için birkaç soruyla konuya başlamamız gerekiyor; Akdeniz' deki "Atlantik-Akdeniz (Atlanto-Mediterranean)" ve "Lesepsiyen Göçmen (Lessepsian Migration)" türleri "Göçmen (Migration)" olarak tanımlanıyor da, neden "Hint-Pasifik (Indo-Pacific)" türleri "Köken (Origin)" olarak belirtiliyor? Ayrıca Lesepsiyen (Lessepsian) ve Hint-Pasifik (Indo-Pacific) aynı anlamda mıdır? Bunları değerlendireceğiz.

Tanımlara geçmeden önce Biyocoğrafik bazı tanımlamaları yapmakta fayda görüyorum.

Atlantik-Akdeniz (Atlanto-Mediterranean) aslında okyanus ve deniz isimlerinin birleştirilip kısaltılmasıyla oluşturulmuş, canlı türlerinin "Atlantik (yada Atlas) Okyanusu" ve "Akdeniz" bölgelerindeki dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlamak için kullanılan "Biyocoğrafya terimi" 'dir.

İngilizce terimden yola çıkarsak;

"Atlanto" = "Atlantik (yada Atlas)", "Mediterranean" = "Akdeniz" anlamındadır.

Bu biyocoğrafik terim denizler için kullanıldığında "Atlantik (veya Atlas) Okyanusu-Akdeniz", karasal bölgeler için kullanıldığında da; bu okyanuslara kıyısı olan karasal bölgeler ve adalar düşünülebilir. (Bu terim çoğu bilimsel kaynakta kısaca "AM" kodu ile anılmaktadır.)

- İndo-Pasifik (Indo-Pacific) aslında okyanus isimlerinin birleştirilip kısaltılmasıyla oluşturulmuş, canlı türlerinin "Hint Okyanusu" ve "Pasifik Okyanusu" bölgelerindeki dağılımını veya münasebetini kısaca tanımlamak için kullanılan "Biyocoğrafya terimi" 'dir.

İngilizce terimden yola çıkarsak;

"Indo" = "Hint", "Pacific" = "Pasifik" anlamındadır.

Bu biyocoğrafik terim denizler için kullanıldığında "Hint Okyanusu-Pasifik Okyanusu", karasal bölgeler için kullanıldığında da; bu okyanuslara kıyısı olan karasal bölgeler ve adalar düşünülebilir. (Bu terim çoğu bilimsel kaynakta kısaca "IP" kodu ile anılmaktadır.)

- Kızıldeniz Göçmeni (Lessepsian Migration) aslında yeni bir terimdir, 1964 yılında Romen Zoolog Prof. Dr. Francis Dov POR tarafından bilim dünyasına kazandırılmıştır. Prof. Dr. Francis Dov POR 1969  yılında Kızıldeniz göçmeni bazı türlerin Akdeniz' de varlığını yayınlamış ve bu terimi yayınında kullanmıştır. Bu terim kısaca Akdeniz' de literatür kaydı olmayan ve Kızıldeniz' den Akdeniz' e Süveyş Kanalı' nın yapımından sonra yerleştiği düşünülen türler için kullanılır. Günümüzde birçok bilim adamı Indo-Pacific ve Lessepsian terimini bir kullanmaktadır. Fakat bu yanlıştır, konunun detaylarını aşağıda bulabilirsiniz. (Bu terim çoğu bilimsel kaynakta kısaca "LM" kodu ile anılmaktadır.)

Şimdi bir çok kişinin kafasını karıştıran bu terim muammasını "Hidrobiyolojik" olarak pratik bir şekilde çözelim;

Ülkemiz deniz fuanası (hayvanları) ve florası (bitkileri) bilindiği üzere dört denizimizin (Akdeniz-Ege-Marmara-Karadeniz) biyolojik çeşitliliği ile meydana gelmektedir.

Denizlerimiz gerek hidrolojik etmenler sebebiyle su kütlesi olarak, gerekse ekolojik ve biyokimyasal etmenlerle biyolojik olarak, (kısaca "Hidrobiyolojik" olarak) komşusu bulunduğu diğer su bağlantı kanalları ve/veya denizlerle sürekli beslemekte ve yer-yer zehirlemektedir. Ekolojik olarak birbiriyle temas halindeki su kütleleri arasında bizler için olumlu veya olumsuz olsa da çeşitli etkileşimler mutlaka olacaktır.

Ülkemiz denizlerinin "Hidrobiyolojik" su kütlesi etkileşimleri kabaca aşağıya çıkarılmıştır;

Karadeniz; Bölgedeki kuzey ülkelerinin tatlı su ve fosseptik akıntıları nedeniyle / dere ve nehirler vasıtasıyla,

Marmara Denizi; Karadeniz, bölgedeki tatlı su ve fosseptik akıntıları nedeniyle / boğazlar sistemi, dere ve nehirler vasıtasıyla,

Ege Denizi; Kuzeyden Marmara, Güneyden Akdeniz, bölgedeki tatlı su ve fosseptik akıntıları nedeniyle / Çanakkale boğazı, dere ve nehirler vasıtasıyla,

Akdeniz; Kuzeyden Ege, güneydoğudan Süveyş Kanalı, batıdan Atlas Okyanusu, bölgedeki tatlı su ve fosseptik akıntıları nedeniyle / Cebelitarık boğazı, dere ve nehirler vasıtasıyla olmak üzere denizlerimiz ve deniz canlıları fuanamız/floramız sürekli değişmektedir. Bu dünyanın oluşum, gelişim ve tükeniş süreçlerinin senaryosu gereğidir.

Ülkemiz deniz sularını oluşturan denizlerimizin tümüne, her daim tatlı su kaynakları ve fosseptik girişleri olmaktadır. Tatlı su ve deniz suyu dengesine (tuzluluk, oksijen tutumu, biyolojik ve asidite farklılıklarından dolayı) uyum sağlayabilecek çok az sayıda "tatlı su canlısı" denize uyum sağlayabilmekte, dolayısıyla ekolojiye ve bölgesel fuana ve floraya küçük bir katkı yapabilmektedir.

Fakat konu "İki denizin birleşmesi" olduğunda uyum süreci çok daha kısalmakla beraber, biyolojik çeşitlilik çok süratli bir şekilde değişim gösterebilmektedir. Ülkemiz deniz fuana ve florasında en hızlı değişimi yaşatabilecek hidrolojik etmen şüphesiz iki denizin birleşmesi olacaktır. İşte burada konu sadece "Akdeniz" olmaktadır ki, tek bir denizimize bölge denizi olmayan farklı fuana ve floraya sahip "deniz suyu bağlantıları" bulunmaktadır ve bu denizimiz "Akdeniz" 'dir.

Akdeniz 'e bölge denizi olmayan farklı fuana ve floraya sahip iki deniz direkt bağlantı kurmaktadır. Biri doğal bir bağlantı olan kıt'aların yer değiştirmesi neticesinde binlerce senelik süreçte oluşmuş oluşmuş "Cebelitarık boğazı ile Atlas Okyanusu bağlantısı", diğeri de insan yapımı bir bağlantı olan "Süveyş Kanalı ile Kızıldeniz bağlantısı" 'dır. (Birçok bilimsel kaynakta; Kızıldeniz 'in  Akdeniz' den ~9.8 metre (32 feet) daha yüksek bir kot farkına sahip olduğu, bu sebeple güneyden kuzeye doğru, yani (Akdeniz yönüne doğru akıntı olduğu ve) her zaman tek yönlü olarak aktığı tespit edilmiş ve yayınlanmıştır. Tuzluluk oranları Akdeniz' in güneyi için %o 39, Kızıldeniz kuzeyi için %o 42' dir.)

Fakat hidrolojik olarak bağlantılı bulunmayan "Hint ve Pasifik Okyanusu" türlerinin Akdeniz' e geçişi de mümkündür. Bu da Süveyş Kanalı vasıtasıyla Akdeniz' e giren bazı gemilerin, Kızıldeniz' e girmeden önce Hint ve/veya Pasifik Okyanusu sularında seyrederken sintine sularına karışan (ve Kızıldeniz' de literatür kaydı olmayan) bazı canlıları yine Akdeniz' e girdikten sonra sintineyi boşaltmasıyla sularımızda "Hint-Pasifik (Indo-Pacific) türler" giriş yapmaktadır. Bu tür balıklar "göçmen olmayan" türler olarak nitelendirilebilir.

Kızıldeniz göçmeni ve Hint-Pasifik (Indo-Pacific) türü balıkların sularımıza girişi; Fransız diplomat ve mühendis "Ferdinand Marie Vicomte de Lesseps" tarafından 1854 yılında proje halinde sunulan, yapımına 25 Nisan 1859 yılında başlanan ve yapım aşaması 10 yıl süren, 17 Kasım 1869 tarihinde İsmail Paşa tarafından açılışı yapılan ve Akdeniz ile Kızıldeniz' i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı sayesinde olmuştur. Kanalın açılmasıyla birlikte Akdeniz, dünyada insan müdahalesinden kaynaklanan en büyük ekolojik değişimlerden birine sahne olmuştur.

Bitkisel veya hayvansal olsun çeşitli canlıların Akdeniz' e geçişi ve dolayısıyla ülkemiz denizlerinin fuana ve florasındaki gelişim, belirtildiği üzere "hidrolojik su kütlesi etkileşimleri" sebebiyle gerçekleşmektedir.

Balıklar açısından konuyu değerlendirirsek ilgili özetler aşağıdaki gibi şekillenebilir;

  • Atlantik-Akdeniz (Atlanto-Mediterranean) (AM); Akdeniz' e batıdan Cebelitarık boğazı ile Atlantik (veya Atlas) Okyanusu, ayrıca Akdeniz ve Atlantik (veya Atlas) Okyanusuna kıyısı olan bölgedeki tatlı su ve fosseptik akıntıları neticesinde giren canlı türleri bu sınıftadır. Bu tür balıklar "göçmen" türler olarak nitelendirilebilir.
  • İndo-Pasifik (Indo-Pacific) (IP); Akdeniz' e güneydoğudan Süveyş Kanalı vasıtasıyla giren bazı gemilerin Kızıldeniz' e girmeden önce Hint ve/veya Pasifik Okyanusu sularında seyrederken sintine sularına karışan (ve Kızıldeniz' de literatür kaydı olmayan) bazı canlıları yine Akdeniz' e girdikten sonra sintineyi boşaltmasıyla sularımızda giren türler bu sınıftadır. Bu tür balıklar "göçmen olmayan" türler olarak nitelendirilebilir.
  • Kızıldeniz Göçmeni (Lessepsian Migration) (LM); Akdeniz' e Süveyş Kanalı bölgesindeki tatlı su ve fosseptik akıntıları, ayrıca yine Süveyş Kanalı vasıtasıyla giren türlerdir. Bu tür balıklar "göçmen" türler olarak nitelendirilebilir.
Araştırmalarınızda konuya artık daha hakim olabilirsiniz.

Not: Mevcut kayıtlı türlerimizin "Zoocoğrafik Kökenleri" ile ilgili olarak liste çalışması yapmaktayım, yakın zamanda yayınlanacaktır.

Saygılarımla,

Soner ALPAY